Tam bir eski zaman adamı olan Ali Emiri Efendi'nin hayatıyla ilgili şu yazıyı okurken aklıma, divanında da yer verdiği, bir kaside geldi. Bu aslında eskilerin tarih düşürme dedikleri sanatın bir örneğiydi.
"Yâverân-ı şehriyâriden Toptanzâde Haydar Gani Bey'in itlâfına târih" başlıklı kasidede bahsi geçen Esad Paşa'nın kardeşi Gani Bey'le ilgili bir şeyler yazıp sonra da şiiri paylaşmayı düşündüm.
Fakat bununla ilgili de iyi bir yazının zaten yazılmış olduğunu keşfettim. Bu yüzden "Kabadayılık Vakası Politik Gerilime Dönüştü: Tiranlı Gani Bey" başlıklı yazının linkini paylaşmakla ve Haydar Gani Bey'le ilgili özet bilgi vermekle yetinecek, ardından Emiri Efendi'nin düşürdüğü tarihi dikkatinize sunacağım.
Nüfuzlu bir Arnâvud ailesi olan Toptanilerin, iyi silah kullanan ve askerlikle kabadayılığa aynı anda alâka duyan bir üyesi olan Haydar Gani Bey; Abdülhamid'in isyan etme potansiyeli barındıran kişileri başkentte görev vererek alıkoyma siyasetince ömrünün mühim kısmını İstanbul'da geçirdi. Önceleri Arnavutluk mıntıkasında eşkıya iken, sonraları padişahın yaverleri sırasında yer aldı.
Kabadayılığa olduğu kadar hovardalığa da düşkün olan ve "otuz üçlük tespih taşır" gibi taşıdığı silahını olur olmadık yerde çıkarıp kullanan Gani Bey, el koyduğu paraları fakirlere dağıtmasını da bilirdi. Bu yüzden geniş bir kesim tarafından sevilen, yine geniş bir kitle tarafından da korkulan birisiydi.
Eski takvimle 1316 yılında (Miladi 1899-1900'e tekabül eder) su testisi su yolunda kırıldı ve Gani Bey bir suikasta kurban gitti. Ali Emiri Efendi'nin düşürdüğü tarih, işte bu vakayı anlatır.
Emiri Efendi'nin Haydar Gani Bey'le ne gibi bir münasebeti vardı? Rumeli topraklarında da çeşitli görevler yapan Emiri Efendi, görev esnasında Gani Bey'le tanışmış olabilir. Belki de İstanbul'da, ikisinin de sevdiği, Sultan Abdülhamid'in idaresinde kaynaşmışlardır. Veyahut Gani Bey'in yardımcı olduğu kişilerden birisi de Ali Emiri Efendi'dir. Bir ihtimal ise hiç tanışmamış olmalarıdır. Çünkü şairler bazen hiç tanımadıkları insanlara da şiirler yazarlar.
Burası bize kapalı olmakla beraber, Mustafa Uğurlu Arslan'ın Ali Emirî Efendi ve Divanı başlıklı yüksek lisans tezinde yer verilen (s. 239-41) bu şiiri ayrıntıseverlerin dikkatine sunmak istedim.
"Yâverân-ı şehriyâriden Toptanzâde Haydar Gani Bey'in itlâfına târih
(Fe'ilatün Fe'ilatün Fe'ilatün Fe'ilün)
Yâverânından idi pâdişâh-ı zîşânın
(Vah Haydar Gani Bey) eyledi 'azm-i ukbâ
Ana (Haydar Gani) târih-i velâdet olmuş
Vâlidi etmiş idi ismini târîh-i imlâ
Lutfuna mazhar idi hazret-i şâhen-şâhın
Rütbesin dem-be-dem eylerdi sadâkat 'lâ
Kaymakâm olmuş idi silk-i nizâmiyede hem
Devlete çok daha hizmet edecekdi îfâ
Arnâvud kavm-i necîbinden idi saff-der idi
Hayli gürbüzdü dilâverdi şecâ'at-pîrâ
Vak'a-i zâilede gayret-i şîrâne ile
Etdi Yunanlıların kalbine dehşet ilkâ
Rumeli beylerinin eşheri Toptanzâde
Nesl-i pâkinden idi ol güher-i bî-hemtâ
Ced-be-ced silsîle-i nesli ekâbirden idi
Cedd-i pâkiydi Süleyman Paşa Kaplan Paşa
Nâgihân vurdu şehîd etdi anı bir nâkise
Vaz'-ı dostanede olmuşdu o hâin peydâ
Etdiler böyle mihnetlik ile ânı şehîd
Yoksa mümkün mü mukâbil gelebilsin a'dâ
Genç iken oldu kazâ kurşûnunun kurbânı
Kimseye bâkî değil âh şu fânî dünyâ
Ola lutf-u Hak ile sabr-ı cemîle mazhar
Ah vâlâ-güher-i ekber Es'ad Paşa
Geldi bir hâtif-i gabî dedi gevher-târîh
Kıldı Haydar Gani Bey dar-ı cinân-ı me'vâ
(1316)"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder