Mağcan Cumabayoğlu veyahut daha fazla bilinen ismiyle Mağcan Cumabay, Kazakistan'ın büyük şairlerinden birisidir.
Kazakistan'daki Türk milliyetçisi hareketin öncülerinden olan Cumabay, 1893 senesinde dünyaya geldi. Henüz 45 yaşındayken, 19 Mart 1938 tarihinde, Stalin yönetimindeki işgalci Sovyet Rusya rejimi tarafından kurşuna dizilerek katledildi.
1920 yılında Türk İstiklâl Harbi en zorlu safhalarından geçerken Mağcan Cumabay aşağıda okuyacağınız "Uzaktaki Kardeşime" şiirini kaleme aldı. 12 dörtlükten mürekkep olan bu şiir, yazıldığı günden bugüne dek, Altay Anamızın farklı yerlere dağılmış evlatlarını daima heyecana getirdi. "Yeniden bir olma" ruhunu aşıladı.
Bu sıralar sıkıntılı bir süreçten geçen Kazak Türkleri'ne bu sefer bizler "Uzaktaki Kardeşime" diye sesleniyor, bir gün yeniden birlik olmanın hayalini taşıyoruz.
Okuyacağınız şiiri, Türksoy tarafından Mağcan Cumabay'ın doğumunun 125. yılına armağan olarak hazırlanan "Uzaktaki Kardeşime" kitabından iktibas ettim. Mağcan'ın şiirlerini Türkiye Türkçesine aktaran Ali Akbaş'a ve bu kıymetli eseri vücuda getiren Türksoy'a şükranlarımı sunuyorum. Vesileyle büyük şair Mağcan Cumabayoğlu'nu da rahmetle anıyorum.
(Metindeki tek değişiklik şundan ibarettir: Kitapta üç dörtlükten sonra Türkiye Türkçesindeki karşılığı verilirken; ben her dörtlüğün altına Türkiye Türkçesindeki karşılığını verdim.)
Alıstağı Bawırıma (Uzaktaki Kardeşime)
Alısta awır azap şekken bawrım,
Quwarğan béyşeşektey kepken bawrım,
Qamağan qalın jawdın ortasında,
Köl qılıp közdin jasın tökken bawrım.
(Uzaklarda azap çeken kardeşim
Lale gibi boyun büken kardeşim
Kuşatılmış zalim düşman içinde
Sel gibi gözyaşı döken kardeşim)
Aldında awır qayğı jatqan bawrım,
Ömrinşe japa körgen jattan bawrım,
Tüksiygen jüregi tas jawız jandar,
Tiridey terin tonap jatqan bawrım.
(Ufkuna karanlık çöken kardeşim
Ömür boyu cefa çeken kardeşim
Diri diri derinizi yüzerler
Ağır işkenceden bıkan kardeşim)
Apırmay, emes pe edi altın Altay-
Anamız bizdi tapqan asaw tayday!
Bawrında jürmep pe edik salıp oynak,
Jüzimiz emes pe edi jarqın ayday!
(Anamız değil miydi altın Altay
Oynaşır dururduk iki deli tay
Onun kucağında, yaylalarında
Aydınlık yüzümüz sanki dolunay)
Alalı altın saqa atıspap pa ek?
Tebisip bir tösekte jatıspap pa ek?
Altayday anamızdın aq sütlnen,
Birge emip, birge démin tatıspap pa ek?
(Boyalı altın aşık atmadık mı?
Bir döşekte tepişip yatmadık mı?
Altay adlı anamızın sütünden,
Birlikte emip birlikte tatmadık mı?)
Turmap pa edi biz üşin möldir bulak,
Sıldırap, sılq-sılq külip tawdan qulap?
Dayar bop uşqan qustay, soqqan quyın,
Tilesek, bir-bir tulpar beyne pıraq?
(Dağların bağrından billur pınarlar
Şırıl şırıl bizim için akarlar
Sularından kuşlar, koyunlar içer
İstesek hazırdı Burak'la Tulpar.)
Altaydın altın küni erkeletip…
Kelgende jolbarıs bop, jana erjetip.
Aq teniz, Qara teniz arjağına,
Bawırım, meni tastap qaldın ketip!
(Altayların altın suyundan içtin
Zamanla bir yiğit parsa dönüştün
Akdeniz'le Karadeniz ardına
Kardeşini burada bırakıp göçtün)
Men qaldım jas balapan, qanat qaqpay,
Uşam dep umtılsam da damıl tappay.
Jön silter, jol körseter jan bolmadı,
Jawız jaw qoysın ba endi meni atpay?!
(Ben kaldım burada yavru kuş gibi
Sanki kanadından vurulmuş gibi
Yol gösteren, kanat geren kalmadı
Avcılar peşimde kor ateş gibi)
Qorğasın jas jürekle oğı battı.
Künesiz taza qanım suwday aqtı.
Qansırap elim qurıp esten tandım,
Qaranğı abaqtığa berik japtı...
(Yavru yüreğime bir ok saplandı
Yanım yörem al kanımla sulandı
Kalmışım burada halsiz mecalsiz
Atıldım zindana kapı kapandı)
Körmeymin keçe jürgen qır, saydı da,
Kündiz-kün, tünde-kümis nurlı aydı da,
Ardaqtap, şın jibektey arayğa orap,
Ösirgen altın anam-Altaydı da.
(Görmüyorum artık kırı obayı
Gündüz günü, gece gümüşten ayı
Kundaklayıp has ipeğe sarardı
Esirgeyen altın anam Altay’ı)
Apırmay, ayrıldıq pa qalın toptan,
Şabılıp qaytpaytuğın jawgan oqtan,
Türiktin jolbarıstay jüreginen,
Şını men qorqaq qul bop jawdan buqqan?!
(Ayrıldık mı kuzu gibi sürüden
Yağmur gibi yağan oktan, çeriden
Pars yüreği er Türk'ümün yüreği
Korkar olduk şimdi cinden periden)
Şarq urıp erikke umtılğan Türik janı,
Şını men awırdı ma bitip halı?!
Ot sönip jürektegi, qurıdı ma,
Qaynağan tamırdağı ata qanı?!
(Hürriyete aşık olan Türk hani
Gerçekten hasta mı dondu mu kanı
İçindeki harlı ateş söndü mü
Kim söndürür o ebedî volkanı)
Bawırım! Sen o jaqta, men bu jaqta,
Qayğıdan qan jutamız. Bizdin atqa
Layıq pa qul bop turuw, kel ketelik
Altay'ğa ata mıras altın taqqal
(Sen orada, ben burada uzakta
Kaygımızdan kan kusarız tuzakta
Layık mı kul olmak yekin gidelim
Ata mirasımız o altın tahta)