31 Aralık 2021 Cuma

TETEBBÛ


Bendenizin, işbu blog haricinde, arada sırada yazdığım bir mecra daha var ki; ismi Tetebbûlardır. Peki tetebbû etmek ne demektir? 

Şemseddin Sami üstadımız Kâmûs-ı Türkî'de kelimeyi şöyle tanımlıyor:

"tetebbu‘: tetebbuât. ["teb"dan masdar tefa'ul] bir şeyin arkasına düşüp her tarafını araştırma, arkasını bırakmayarak etraflıca tedkîk ve tahkîk etme: edebiyât-ı Arabiyede çok tetebbu‘ vardır; tetebbu‘âtla iştigâl eder. [başlıca ulûm ve te'lîfât hakkında müstameldir.]

Yılın son yazısını tetebbû'ya ayırmış olduk. Umarım gelecek yıl daha fazla tetebbû eder, etraflıca tetkik ettiğiniz meselelerde kendi iyiliğinize şeyler bulursunuz. İyi seneler dilerim. 

23 Aralık 2021 Perşembe

MEHMET EMİN YURDAKUL'UN GASPIRALI ŞİİRİ


Daha evvel "Gaspıralı'nın M. Emin Yurdakul'a Mektubu"nu paylaşmıştım. Bugün, İsmail Bey Gaspıralı'nın 24 Eylül 1914 tarihindeki vefatı üzerine Mehmed Emin Bey tarafından yazılan şiiri paylaşacağım. 

Biliyorsunuz bizde ölünün arkasından yazılan şiirlere "mersiye" ismi verilir. Fakat bu şiir klasik tarz ölüye ağıttan ziyade; onun hatırasına saygı duyma ve arkasından gidenlere de şevk verme amacıyla kaleme alındığından tam olarak bir mersiye sayılamaz. O yüzden başlıkta ve yazının içinde "mersiyeyi" değil, "şiir" kelimesini tercih ettim.

Okuyacağınız ve "İsmail Gasprinski'ye" başlığını taşıyan şiir, Türk Yurdu Dergisi'nin 10 Aralık 1914 tarihli 72. sayısında yayınlanmıştır. 


İSMAİL GASPRİNSKİ’YE

Ey ulu Türk! Sen Kırım’ın kanlar ile yoğrulmuş,
Vahşîlere esir olmuş, zalim tahtlar kurulmuş,
Şerefleri unutulmuş bir toprağı üstünde…
Onun seni kan ağlatan kara bahtı önünde,
Felâketli milletine: "Uyan!" diye haykırdın;
Bu ilâhî feryadınla onu nura çağırdın.

İstedin ki, medeniyet güneşi
Zekâlara çeliğini akıtsın,
Milliyetin diriltici ateşi
Vicdanları aleviyle ısıtsın.
Ta ki, Fatih Cengizlerin evlâdı
İslavlığın pençesinden kurtulsun,
Onun mazlum, sefil olan hayatı
Hür ve mesut bir talihle can bulsun.

Sen bu aziz, büyük işe tek başına kalkıştın!
Buna asil Zühre’n ile gece gündüz çalıştın.
Yıllar geçti… Türk azmine ne Sibir’in dehşeti,
Ne de ömrün azgın yüzü bir zayıflık vermedi;
Sen arzunu kervan geçmez bozkırlara götürdün.
Bu uğurda katlandığın zahmetleri Türklüğün
Ümit dolu ufukları, nurlariyle okşadı
Resullerin rüyaları sende dahi yaşadı.

Sen kabrinde rahat uyu! Yakında
Bu sonuncu felâket de bitecek,
Yarın, senin hür bakışlı ırkın da
Altın devri terennümler edecek.
Zira, senin bıraktığın izlerde
Kadın, erkek bir genç neslin yürüyor
İman ile aşk sunduğun her yerde
İnkılâbın fikri hüküm sürüyor.

Bizden senin pak ruhuna Fatiha’lar, rahmetler
Unutulmaz hatırana kalp dolusu hürmetler!

11 Aralık 2021 Cumartesi

ATTİLA İLHAN’IN NİHAL ATSIZ'LA ANISI


Bugün Atsız'ın ölüm yıl dönümünü. Bu vesileyle ona dair bir şey paylaşmak istedim. Aklıma "genç' Attila İlhan'ın, "edebiyat öğretmeni" Atsız'ı anlattığı hatırası geldi. Her iki Türk'ü rahmetle anarken, bu hoş anıyı da dikkatinize sunuyorum. 

1941’di galiba, İzmir’deki bir liseden komünistlikten dolayı kovuldum. Belge aldığım için hiçbir yerde okuyamıyordum. Özel bir lisede okuyabilir mi diye beni İstanbul’a yolladılar. Boğaziçi Lisesi’ne geldim. Boğaziçi Lisesi’nde edebiyat hocam kimdi, biliyor musunuz? Nihâl Atsız idi. Ben, “eyvah” dedim, “Bu adam beni hemen mimleyecek ve perişan edecek.”

Ne bekliyorum biliyor musunuz, bir Hitler bekliyordum ben. Geldi, hiç de öyle bir adam görmedim. Derli toplu, aklı başında, işini ciddiye alan bir adamdı. Her çocuğun İstiklâl Marşı‘nı baştan aşağı ezbere bilmesini isterdi. Onu yapamadın mı, sıfırı alıp oturuyordun.

Ve sınıfta bu işi yapan tek adam ben çıktım. “Sen kimsin, nereden çıktın yahu?” dedi. “Ben şuyum.” dedim. “Sende iş var.” dedi. Birkaç soru daha sordu ve bizim Nihal Bey ile öğrenci-hoca ilişkisi çok büyüdü. Derslerinde hiç politik telkinde bulunduğunu hatırlamıyorum. Sadece, İslam öncesi Türk tarihinden daha çok bahsederdi. Yani onunla daha çok ilgilenirdi.

Çok sonra, okudukça fark ettim ki, Gaspıralı da aynı yolda. Gaspıralı, “Dilde, fikirde, işte birlik” der. Neden, çünkü bulunduğu yerde Hristiyan, Musevi Türkler de vardır. “Dinde birlik” ne demek. Böyle dersen müslüman olmayanı dışlamış oluyorsun…