22 Mart 2021 Pazartesi

GASPIRALI'NIN M. EMİN YURDAKUL'A MEKTUBU

Gaspıralı İsmail Bey'in bir portresi

20. yy'a bir kala, 1899 yılının başlarında, Mehmed Emin Bey (sonraları Yurdakul soyadını alacak) bir şiir kitabı bastırdı. Kitabın ismi "Türkçe Şiirler" idi ve hepsi hece vezninde yazılmış 9 şiirden ibaretti. 

Bugünden bakıldığında normal görünse de, "o gün" hiç de normal değildi. Kıyamet koptu. Edebiyat alemimiz derhal ikiye bölündü. Bir kısmı milli veznimizin aruz olduğunu iddia ederek M. Emin Bey'e taarruz ettiler. Bir kısmı ise bunu yerinde bir iş olarak gördüler. 

İmparatorluk'ta - daha doğrusu başkent İstanbul'da - bu tartışmalar sürerken, neredeyse hiç kimse M.Emin Bey'in yeni bir çığır açtığının farkında değildi. Fakat Kırım'da oturan uzak bakışlı bir Türk bu kitabın kıymetini çok iyi anlamıştı. 

Kırım'da oturan bu Türk, meşhur Gaspıralı İsmail Bey'di. "Dilde, fikirde, işte birlik" diyen üstad, aşağıda okuyacağınız mektubuyla genç şaire müthiş bir moral veriyordu.

Sonrasında Mehmed Emin Bey bu kitabı geliştirdi ve tam teşekküllü bir şiir kitabı hâline getirdi: Türk Sazı. Türk Sazı ve onun ruhu olan Türkçe Şiirler, hece vezninin millî ölçü olduğunu kabul ettiren ilk eserlerdendir. 

Yükselmenin ve ilerlemenin yolu, yapılan iyi işleri takdir etmekten geçer. Gaspıralı aşağıdaki mektubuyla bizlere bunun da dersini vermiştir. 

(İlgili mektubu Yusuf Akçura'nın "Türkçülüğün Tarihi" eserinden iktibas ediyorum.) 


"Sevimli karındaş

Şiirleriniz lisanından başka, fikirleri de İstanbul'un "mehtap"tan "kara saçlı mai gözden" ibaret şiirlerinin tamamından üstündür. Cübbeleri kıyamet olan efendilerin bastonları, ceketleri alâmet olan şık beylerin usulüne muhalif, sade ve "kaba" Türkçe kalem çekmek büyük cesarettir, edebî eserler arasına böyle meslekli bir eser aralaştırmak, Türk âlemine büyük bir hizmettir ki yürekten tebrik ederim.

Türk âlemine, dediğim mübalağa zannolunmasın: mübalağayı ne severim, ne ederim; doğrusudur, çünkü şiirlerinizi Edirne, Bursa, Ankara, Konya, Erzurum Türkleri anlayıp lezzetlenip okuyacakları gibi, Tiflis, Tebriz, Şirvan, Horasan, Türkistan, Kâşgar, Deşt-i Kıpçak, Sibirya, Kazan ve Kırım Türkleri de okuyacaklardır ki bu şerefe Nef'î ve Nâbî nail olamadılar. Kırk elli milyonluk ve otuz asırlık bu âleme ilk kez bir kaşık oğul balını yediren siz oldunuz ki size şeref, bize saadettir! Tekrar tebrik ediyorum.

İstanbul edebiyatının mesleksiz devamından ve dudu kuşu lisanından usanmış, kararmıştım; şiirleriniz pek büyük teselli oldu; bunun için de Allah sizden razı olsun!"

Bahçesaray, Mart 1889 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder