Enver Paşa adını son senelerde daha fazla telaffuz ediyoruz.
Hakkında türlü türlü şeyler söyleniyor. Bunlar bir ölünün ardından ortaya atılan düşüncelerdir. Bu "ölü" bir şehiddir ve tarihimizin parçasıdır. Tarihimizin - bilhassa yakın tarihimizin - mühim adamlarından birisidir.
Ortaçağ'ın şövalyelerinin, ilk çağın Türk süvarilerinin ruhuna sahip olan bu adam, belki de yanlış çağda yaşamasının cezasını çekmişti. Lüzumsuz bir "kahramanlık" anlatısıyla birarada anılan Enver Paşa esasen tek bir şeyin kahramanıdır: kendi trajedisinin.
Bu trajediyi yazmayı pek sevdiği mektupları sayesinde izleyebiliyoruz. Nitekim onu yâd etmek isteyenler de mektuplarından bazılarını paylaşıyorlar. Ben bugün Paşa'nın muhatabını bilmediği birisine yazdığı mektubunu paylaşacağım.
Gayet kısa olan bu mektup, oldukça duygusaldır. Göktaş'ta, 23 Ocak 1921'de kaleme alınmıştır. Muhatabı ise doğup doğmadığını, doğduysa bile cinsiyetini bilmediği çocuğudur! Ve şundan ibarettir:
"Benim saadet nûrum yavrum,
Nesin? Ne oldun, erkek mi, kız mısın? Hâlâ bilmiyorum. Bundan o kadar müteessirim ki anlatamam. Her ne ise, Allah seni uzun ömürlü; annenle bana da saadetle senin ak saçlı olduğunu, torunlarını sevdiğini göstersin. Seni uzun uzun öper, Hakk'a emanet ederim.
Baban
Enver"
Enver Paşa, mektubun muhatabının cinsiyetini çok sonra öğrenecektir: erkek. İki kızdan sonra olan üçüncü çocuğudur ve kendisine Ali ismi verilmiştir.
Enver Paşa, üçüncü çocuğu ve tek erkek evladı olan Ali'yi (Ali Enver, ölüm: 1971) hiç göremeyecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder