Bugün "eleştiri" olarak tarif edilen kelimeyi Osmanlılar asırlarca "muâheze" sözcüğüyle karşıladı. Fakat 19.yy'ın sonlarına doğru artık muâheze terk ediliyordu. "Azarlama, kınama" gibi anlamlara gelen muâhezenin, Fransızca "critique" kelimesini karşılaması mümkün değildi. Dilde bir dönüşümün peşinde olan Servet-i Fünûncular "intikâd" kelimesini önerdiler.
İntikâd, Arapça bir kelimedir. Özgün anlamı "kalıp parayı hakikisinden ayırmak"tır.
Kâmûs-ı Türkî'de aynen şöyle tanımlanır:
"intikâd: ism-i müzekker, Arabî, cem', intikâdât. ("nakd"den masdar, ifti'âl) âsâr-ı edebiye ve fenniyenin bîtarafâne nazar-ı tetkîk ve muâyeneden geçirilmesiyle bi'l-muhâkeme beyân-ı mütâla'a edilmesi: intikâd edebiyâtın ilkidir. (bunun yerine "tenkîd" dahi kullanılıyorsa da, nakd maddesi tef'îl bâbından gelmediğinden ve intikâd dururken, diğer lügata ihtiyâç olmadığından, bu indî kelimenin icadını tecvîze hâcet yoktur. olsa olsa sülâsi-i mücerredden masdarı olan ve intikâdla zâten müterâdif bulunan "nikâd" kullanılabilir. "münâkade" ta'biri de karşılıklı olan muârazât-ı edebiye için yani Fransızca polémique denilen şey için pek münâsib bir lügattır. — intikâd Arabîdeki mana-yı aslî-i lügavîsiyle Türkçede kullanılmaz.)
Servet-i Fünûncuların yanlış bularak kullanmadıkları "tenkid" kelimesi, intikâddan daha fazla revaç buldu.
TDK ise tenkid sözcüğünün yerine "eleştiri"yi dolaşıma soktu.
Bugün, çoğunlukla eleştiri ve bazen de tenkid kelimesine rast gelmekle beraber, epeydir bir "intikâd" görmüyoruz.
Batı'yı "Batı" yapan, critique'in bu topraklarla da yeşermesi dileğiyle, önümüzdeki "kelimelerde" buluşmak umuduyla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder