12 Ocak 2021 Salı

İNKİSÂR

0

Bugünkü kelimemiz için aslında tam olarak unutulmuş bir kelime diyemeyiz. "Unutulmaya yüz tutmuş" diyebiliriz. 

Neredeyse 1500 senedir kullandığımız bu kelime: inkisâr.


Şemseddin Sami Kâmûs-ı Türkî'de şöyle tanımlıyor:

"inkisâr: ism-i müzekker, Arabî ("kesr"den masdar infi'âl)

1. kırılma, şikeste olma: döğme demirden ma'mûl şeylerin inkisâra kâbiliyetleri ziyâdedir. 2. kalp kırılma, gücenme, hâtır-mânde olma: o adamın bana inkisâra hiç hakkı yoktur; inkisâr-ı kalb; inkisâr-ı hâtır. 3. bedduâ: bir vâlide oğluna hiçbir vakit yürekten inkisâr etmez. (bu üçüncü mana Arabîde yoktur.) 4. hâl. zıya şu'â'larının esîrden havaya ve havadan suya geçerken tebdîl-i istikâmet etmeleri kâidesi: inkisâr-ı ziyâ. (fransızca refraction)"


Dildeki kelimeleri koparıp atma çılgınlığı esnasında bu kelimeye karşılık olarak şunlar verilmişti: İlenme, ilenç. Tabii ki tutmadı. Fakat bu arada inkisâr kelimesi unutulmaya yüz tuttu. 


Artık çoğunlukla edebiyat eserlerinde görsek de, inkisâr kelimesini milletimiz yeniden hatırlamalıdır. En başta, "inkisâra düşmemek" için...


İnkisârdan, inkisâr-ı emelden (ümitsizlik) uzak bir yaşamınız olsun. Yeni kelimelerde buluşmak umuduyla... 



Author Image

Fırat Kazganoğlu
Meçhul bir zamanda doğdu. Muammaya müptela

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder