Önemli veya önemsiz olması farketmez, bir şeyi kaybetmenin anlamını yalnızca ona sahip olanlar bilirler.
Türkler büyük bir imparatorluğa sahiplerdi. Zaman her şeyi olduğu gibi, onu da yıktı. Fakat yıkılan yalnızca imparatorluk değil, aynı zamanda onun doğal uzantısı olan bazı kavramlardı. Mesela mehâbet...
Unutulmuş kelimelerin bu "sayısında" misafir ettiğimiz mehâbet ne demektir? Şemseddin Sami Bey üstadımız ünü cihanı tutan kâmûsunda şöyle izah ediyor:
"mehâbet: ["heybet"den masdar-ı mîmî] şân ve iclâl ve heybet sâhibi bir zâtı görmekten hâsıl olan ihtiraz ve hürmet ve tazîm hissi: padişahın mehâbeti; mehâbet-i hükümet."
Yahya Kemal, Türk emperyalizminin nadide bir mersiyesi olan "Süleymaniye'de Bayram Sabahı" şiirine şöyle başlar:
"Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede
Bir mehabetli sabah oldu Süleymaniye'de"
İmparatorluk yıkıldı, yerini muhteşem bir cumhuriyetle doldurduk. Fakat çok sevsek bile kabul edelim ki, cumhuriyetin mehâbeti imparatorluk kadar olmadı.
Ve bizler, yıkılmış bir imparatorluğun öfkeli çocukları, mehâbet kelimesini veya onun karşıladığı kavramı unutsak bile o "hissi" unutmadık.
"Mehâbetli bir Türkiye'de" yaşamak temennisiyle... Bir başka unutulmuş kelimede görüşmek dileğiyle...