İntihar kötü bir şeydir. Fakat daha kötüsü sanat duyusu gelişmiş, üretmenin hazzını tatmış insanların intihar etmesidir.
Velûd bir yazar olan Stefan Zweig 1942 yılında 60 yaşındadır. Memleketi Avusturya'dan, ana dili Almanca'dan çok uzak bir yerde, Brezilya'dadır. Hitler'in Avusturya'yı yutmasından önce İngiltere'ye kaçan Zweig, ABD, Arjantin ve Paraguay'ın ardından buraya gelmiştir.
Stefan Zweig'ın hayatı Avrupa'dır. Avrupa edebiyatının çocuğudur.
Resim, heykel, mimari, günlük yaşamın rutinleri... her şeyiyle Avrupa'yı seviyordu. Şimdi ise, 1942 yılında, Hitler denilen canavar ordularını Avrupa'nın dört bir tarafına salmış, Zweig'ın cennetini yok ediyordu.
Stefan Zweig bir yazardı. Yazarlar kayda geçirirler, olmuşu değiştirirler. Fakat hâlihazırda olanı değiştirmeye güçleri yetmez. Hitler'in "anavatanı" Avrupa'yı yok edişini çaresizlikle izleyen ve bu canavar yenilse bile Avrupa'nın bir daha eskisi gibi olmayacağını gören Zweig karısıyla birlikte intihara kadar verir.
Ölmeden önce aşağıda okuyacağınız mektubu bırakır.
(Zweig'ın intihar mektubu İsrail Millî Kütüphanesi'nin arşivindedir. Mektup, ölümünün 75. yıldönümünde ilgili kurum tarafından yayınlanmıştır.)
"Özgür iradem ve açık bir bilinçle bu yaşamdan ayrılırken, son bir sorumluluk yerine getirilmeyi bekliyor: Bana ve işimi yapmama huzurlu bir ortam sunan harika ülke Brezilya’ya içten teşekkürlerimi sunmak. Her yeni günle bu ülkeyi daha çok sevmeyi öğrendim, ruhsal anavatanım Avrupa kendi kendini yok ettikten ve ana dilimin dünyası yok olduktan sonra, dünyanın hiçbir yerinde hayatımı bu kadar severek yeniden kuramazdım.
Ama altmışıncı yaştan sonra tam anlamıyla yeniden başlamak çok özel bir güç gerektiriyor. Ve benim gücüm yıllar süren vatansız yolculuklardan sonra iyice tükendi. Bu nedenle hayatımı doğru zamanda ve doğru bir şekilde sonlandırmamın iyi olacağına inanıyorum. Ki, hayatım boyunca tinsel uğraşım, en büyük haz kaynağım ve kişisel özgürlüğüm en yüce değerim oldu.
Bütün dostlarımı selamlarım! Hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızılllığını görmek nasip olsun! Ben, her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum.”